Tanı Almak, Tanılanmak..
Tanı Almak, Tanılanmak..

Tanı Almak, Tanılanmak..

Tarih : 01.01.2024

Özel gereksinimli çocukların aileleri normal çocuğa sahip ailelerden farklı olarak değerlendirilmemelidir. Çocuğun yetersizliği kesin olarak belirlendikten sonra aile bireylerinin çocuğunu ve yetersizliğini kabullenebilmesi çok önemlidir. Ancak aileler bu sürece ulaşana kadar bazı aşamalardan geçmektedirler. Genellikle bu aşamalar üç ana başlık altında toplanmaktadır.

Birincil tepkiler

- Şok

Çocuğunun yetersizliği olduğunu öğrenen ailelerde sıklıkla gözlenen tepkilerden ilkidir. Genellikle bu durum ağlama, tepkisiz kalma ve kendini çaresiz hissetme şeklinde ortaya konmaktadır. Yetersizlikle baş etme yolları hakkında yeterince bilgi sahibi olamamaktan doğan kaygılar, ailede yukarıda bahsedilen duyguların ortaya çıkmasına, yardım edilmezse kronikleşmesine neden olmaktadır.

- İnkâr (Reddetme)

Bazı anne-babalar çocuklarının yetersizliği olduğunu kabul etmek istemeyebilirler, bir savunma mekanizması olan reddetme, bilinmeyene karşı duyulan korkudan kaynaklanmaktadır. Çocuğun ve kendilerinin gelecekte yaşayabileceklerine yönelik duyulan endişeler, kaygılar, üstlenilmesi gereken sorumluluklar, “halimiz ne olacak?” sorusuna yetersiz kalan açıklamalar, reddetme davranışının görülmesine neden olmaktadır. Bu düşünce şeklinin değişmesi zaman almaktadır.

- Depresyon (İçe dönüklük evresi)

Genellikle anne-babalar yetersizliği olan çocuğa sahip olmaları nedeniyle hayal kırıklığı yaşarlar. Çoğunlukla anne-babalar için yetersizlik, hayallerinde yaşattıkları ideal çocuğun yok olmasının sembolü olabilmektedir. Bu bir kayıpsa yas hissettirmeleri anlaşılmalıdır. Böyle bir durumda duyulan acı, gerçekten çok sevilen birinin kaybedilmesi karşısında duyulan acıya eştir. Acı çekme, gerçeğin kabul edilmesini kolaylaştıran bir duygu olarak görülmektedir. Depresyon ise genellikle acı çekme süreci sonunda ortaya çıkmaktadır. Çoğunlukla anne- babalar yüklendikleri sorumluluklar karşısında her şeye güçlerinin yetmeyeceği inancı ile depresyona girmektedirler. Acı çekme ve depresyon sonucu ailelerde “geri çekilme” ya da “sosyal etkileşimlerden kaçınma” davranışları gözlenebilmektedir. Yetersizliğin bilinmeyen yönleri, çözümsüzlüğün getirdiği çaresizlik, endişe, gelecek korkusu, sıklıkla bireylerin bu tür duygular yaşamasına, acı çekmelerine neden olabilmektedir. Çocuğun yetersizliği ile ilgili bilgileri edindikçe, çocuklarına nasıl yardım edebileceklerini öğrendikçe ve bir şeyler başarıldıkça, yaşadıkları bu tür duyguların etkisi azalmaktadır.

İkincil tepkiler

- Suçluluk duyma

Yetersizliği olan çocuğa sahip olan her ailede yoğun olarak acı çekme ile gözlenen tepkilerdendir. Anne babaların çocuklarındaki yetersizliğe kendilerinin neden olduklarını düşünmelerinden ya da bazı hatalı davranışları sonucunda Tanrı tarafından cezalandırılmış olabileceklerine inanmalarından kaynaklanabilmektedir. Her “keşke’ ailelerin kendilerini suçlamalarının birer ifadesidir.

- Kararsızlık (karışık duygular)

Yetersizliği olan çocuğa sahip olan bazı anne babalarda, duruma hemen uyum sağlama gözlenirken, bazılarında bu süreç daha uzun sürmektedir. Kabullenmede görülen kararsızlık, aile bireylerinin birbirlerini suçlamalarından kaynaklanabilmektedir.

- Kızgınlık duyma

Kızgınlık duyma, genellikle anne babaların kabullenme sürecinde yaşanılan ve kabullenmeyi geciktirici bir duygudur. “Neden ben, neden benim/bizim çocuğumuz?” soruları sıklıkla sorulur. Kızgınlığı kişi kendine yöneltebileceği gibi ailenin diğer üyelerine, yetersizliği olan bireye ve diğer insanlara yansıtabilir. Doktorlar, eğitimciler ve terapistler de kızgınlık duyulan kişiler olabilmektedir. Anne babaların bu duygudan kurtulabilmeleri için mesleki yardım almaları iyi olabilmektedir. Bir başkasını suçlama, kızgınlık duygularını dile getirme, aslında kişinin duyduğu suçluluğu azaltmak ya da ondan kurtulmak amacıyla geliştirdiği bir tepkidir. Kısa süre içinde kontrol altına alınması, anne baba ve çocuk açısından yararlı olacaktır.

- Utanma

Her anne-baba kendi çocuğunun başarılı olmasını, onaylanmasını ve kabul görmesini arzu eder ve bundan da son derece gurur duyar. Oysa engelli çocuğun, çevrede kabul görmemesi, hatta alay edilmesi, acınması, korkulması ve reddedilmesi gibi olumsuz tutum ve davranışlar yaşayabilmektedirler. Tüm bunlar karşısında aile, engelli bireyden utanma duygusu geliştirebilmektedir. Sıklıkla, başkaları ile görüşmeyerek, çocuklarını da eve kapatmayı tercih etmektedirler. Öte yandan, çocuğun toplum içindeki etkinliği, anne ve babanın kendilerine ait rollerini, görev ve sorumluluklarını yerine getirmeleriyle yakından ilişkilidir.

Aile tepkilerini etkileyen değişkenler

  • Ailelerin sorunla başa çıkma kapasiteleri,
  • Ailenin büyüklüğü ve kültürel yapısı,
  • Anne babaların kişilik özellikleri,
  • Eşlerin birbirlerine ne ölçüde yakın ve destek oldukları,
  • Anne babaların evlilik uyumları,
  • Dini inanışları,
  • Yakın çevrenin ve toplumun özellikleri,
  • Aile bireylerinin sosyoekonomik düzeyleri,
  • Doktorların davranışları,
  • Çocuğun cinsiyeti, engelinin türü ve derecesi
  • Anne babanın yaşça küçüklüğü ve olgunluğu, aynı zamanda toplumun ve devletin bu çocuklara ve ailelerine verebildiği hizmetlerle servislerin niteliği ve niceliği,
  • Aldıkları destek hizmetler,
  • Alınan ilk danışmanlık,
  • Toplumdaki bireylerin tepkileri ve hazır bulunuşluk düzeyleridir

Uzm. Klinik Psikolog Nilay E. DİRİSAĞLIK UZUN

Kaynak: 

Milli Eğitim Bakanlığı, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi, Özel Eğitim. 2014, Ankara. http://meslek.eba.gov.tr/moduller/Ozel%20Egitim.pdf (Metin Milli Eğitim kitapçığından alınmıştır.)

Eğitim Çocuğu Sevmekle Başlar. M. Kemal Atatürk